Friday, November 13, 2015

Uyuyakalmak, Kütüphanede Bir Sınav Gecesi ve Chebyshev

Merhaba güzel insanlar!


IC'de (aysii diye okunur ve kendisi sevgili Bilgi Merkezi'miz yani kütüphanemizdir), 7/24 isimli salonda oturmuş ders çalışıyorum.

Saat 22:11

Daha doğrusu çalışmaya çalışıyorum. Uzun zamandır hiç bu kadar çalışmayasım olmamıştı -ki ders çalışmayı seven bir insanımdır.

Yarın MATH 203 sınavım var. Yani olasılık.

İlginç şeyler öğretiyorlar. Lisede sürekli derdiniz ya "Hiç işime yaramayacak şeyler öğretiyorlar!!" , bir de sizi bu derse davet etmek isterim. Olay dışarıdan bakınca aslında gerçekten "gereksizmiş gibi gözüküyor. Üstüne bir de ben akademik kariyer düşünmediğime karar verdiğimden, şu an aslında çok da işime yarayacağını düşünmüyorum doğru konuşmak gerekirse the moment-generating function of a random variable X isimli konunun hayatımın herhangi bir döneminde; ama yine de evet ileride işime yarayabileceğini hesaba katarsak -ki hayatım boyunca benim için ölüm kalım meselesi olacağını öğrensem bile şu anki önemini değiştirmiyor hiçbir şey MATH203'ün - ve aldığım notun GPA(cipiey diye okunur ve genel not ortalamasıdır kendisi)'imi etkileyeceğini düşünürsek çalışmam gerektiği kanaatine varıyoruz.

Matematik severim ben ve matematiği seven bir insan şu an bunları düşünüyorsa bir de sevmeyen arkadaşlarımı tahmin ediniz.

Iıııaaaaaaaa Chebyshev'in teoremini paylaşayım bakın sizinle:

    \Pr(|X-\mu|\geq k\sigma) \leq \frac{1}{k^2}.
CHEPBYSHEV'i rahmetle anıyoruz.

Evet matematik severim demiştim.

Olasılık da severim.

Ama sevgili dostum matematiğe sesleniyorum buradan: Bu kadarı artık...hmm...

...

Birkaç dakika önce Yunus Emre geldi, aynı şeyleri düşünüyormuş MATH203 hakkında. Pazar günü Maraton'a katılacağız, Sabancı Üniversitesi Burs Fonu için koşuyoruz, onun tişörtünü verdim, konuştuk ve yazıma geri döndüm.

...

Sadece birkaç hareketli şarkı dinleyip fakülte koridorlarında dans etmem gerekiyor sanırım motive olabilmem için.

Sonrasında da yarın gider 100 alırım.

...

Ne kadar ilginçtir bilmiyorum ama bana oldukça ilginç geliyor (bu da sanırım oldukça ilginç yapıyor durumu), üniversitedeki notlarım lisedekinden çok daha iyi.

Üniversitede yatarım oh, diyordum.

E üniversiteye geldim,
Burada bir senede aldığım 100'leri ben dört senede lisede almamıştım.

...

Burada biz bizeyiz, açık konuşalım: zor sınavlar cidden zor.

Lisedekinden yüksek notlarım diyorum ama lisede bu kadar çalıştığım söylenemez tabii ki.

...

Bir de burada yüksek not almanın hızlı bir geridönüşü oluyor.

Alt tarafı birkaç sınavdan 100 almak ne işe yarar not ortalamasını yükseltmekten başka diye düşünüyorsanııııız; şu sınavlarım bitsin, geçen dönemki başarımdan dolayı bana verilen tatlı, minik bir armağandan bahsettiğim bir yazı yazacağım, onu okursunuz.

...

Birkaç dakika önce Ebrar geldi yanıma, sağolsun şarz aletini getirmiş (şaka şaka şarj), biraz ara verdim yazıma şimdi geri döndüm devam ediyorum yazmaya. Ona anlattım birkaç saat önce yaşadıklarımı, size de anlatayım:

KOMİK ANI olsun başlığımız

Başlıyorum anlatmaya: Akşam 5'te Furkan'la buraya geldik. Arka arkaya olan karellere oturduk ve ders çalışmaya başladık.

5 dakika sonra uyuyakalmışım...

Çok sevdiğimi söylemiştim matematiği, beni kendileri çooook uzak diyarlara götürmüşler efenime söyliyim.

Sonra öyle bir rüya gördüm ki, uzun zamandır böyle büyük bir korkuyla uyanmamıştım!

Rüyamda altıma yapıveriyordum!

Hemencecik uyandım -ki nasıl bir korkuyla uyandığımı tahmin edebilirsiniz yani kütüphanede, kalabalıkta, uyurken altına yapıvermek... çok da mutlu bir deneyim sayılmaz.

Kontrolümü yaptım:

Oh neyse ki her şey hala stabil.

Furkan tuvalete gidiyorum, dedim. Kalktım tuvalete gittim.

Tuvaletin yanında çok rahat iki koltuk var. Daha önce AAA ÇOK GÜZELLERMİŞ diyerek oturup kestirmiştim birkaç dakika.

Tuvalete girmeden bir dedim oturayım:

Bir uyandım ki aradan iki saat geçmiş bu sefer de :D

Ağzımda kötü bir tat, ders çalışılmadan uykuyla geçen bir sürü saat!

Furkan'ın yanına gittim, kanka dedim uyuyakalmışım şurada.

A ben, dedi, seni bunca saattir, dedi, Ece Naz'ın yanındasındır sanmıştım, dedi.

Yok dedim uyuyakalmışım.

Ben dedim tuvalete gidiyorum şimdi, dönmezsem erken, gel beni uyandır :D

...

Sonra bir de gittik mısır gevreği yedik odada.

E uyu uyan, uyu uyan, git gel; saat oldu 10.

E birkaç sayfa MATH203 bak, sıkıl, yazı yaz.
Bu satırlara kadar geldik.

Şimdi siz bu yazıyı okurken ben MATH203 çalışıyor olacağım ve ah geceler-sabahlar benim!

Tabii yazıyı 14 Kasım'dan sonra okuyorsanız, çoktaaaan 100 almış olurum.

...

Şimdi saat 22:37 olmuş.

Bana müsaade.

Biraz Chebyshev amcayla ilgileneyim, bakayım neler neler sığdırmış ufacık(!) bir formüle.

Uykusuzluk tamam da baş ağrısı birazcık başladı, ilaç alırım kaçar gider o da.

Böyle yazınca kendiliğinden geçti a a.

"Bu kadar uyumuşsun, uykusuzluk mu diyorsun hala" diye sorduğunuzu duyar gibiyim, ya da"yoo sormadık öyle bir şey" diyorsunuz,  söyleyeyim dün gece odamda SONSUZA DEK YANAN ATEŞ isimli bilimsel -ve bir o kadar da sanatsal- keşfimle ilgileneyim falan derken saatleeeer saatleer geçtiğinden, bugün de Öğrenci Birliği toplantım için erken kalktığımdan biraz uykusuzluk vardı anlayacağınız sevgili vücudumda. (Ayrıca içinizden "yoo sormadık öyle bir şey" demediğinizi biliyorum, sorun yok.)

...

Saat 22:42 oldu. Snap story'mi kaydettim, geldim, yazdım, ve gidiyorum.

...

Yazdıklarımın MATH203 ile alakası yok aslında. Sadece başka şeyler araştırmak istediğim bir gecedeyiz. Olasılığın ve tabi ki matematiğin öneminin farkındayım.

...

Paylaşılacak güzel şeylerde görüşmek üzere!



Atakan
IC (evet doğru hatırlıyorsunuz: aysii)
onüç Kasım ikibinonbeş
SU



Monday, October 19, 2015

Dünyayı Degistirmek!


Merhaba.


Müthiş bir kelime "merhaba".


BÖLÜM 2:
...

Şu an saat tam olarak 3 buçuk.

Tabii ki gece.

...

Mekatronik mühendisi olmak; 3 boyutlu yazıcılarla, robotlarla, muhteşem elektronik makinelerle ilgilenmek istiyorum!

Endüstri mühendisi olmak; dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinde CEO olmak istiyorum!

Bilgisayar mühendisi olmak; inanılmaz application'lar tasarlayabilecek bilgi birikimine sahip olmak istiyorum!

Elektronik mühendisi olmak; "teknoloji" kelimesinin ifade ettiği her şeyin özünü kavramak istiyorum!

...

Reklamcılık yapmak istiyorum ben inanılmaz aşığım bu sektöre ve reklam işlerine-fikirlerine!

Pazarlamada çalışmak istiyorum ben, kesinlikle çok severek yaptığım bir şey bu benim!

Danışmak olmak istiyorum ben, futurist olmak istiyorum, yüzlerce şirketle işbirliği kurmak istiyorum!

Tasarımcı olmak istiyorum; çizmek, boyamak, harika bir şekilde saçmalamak istiyorum!

Kişisel gelişim eğitimleri vermek istiyorum; tüm muhteşem insanlara-çocuklara, muhteşem olduklarını hatırlatmak istiyorum!

Milyonlarca insana, çocuğa ulaşmak istiyorum!

Dünyanın en büyük vakfını kurmak istiyorum!

Daha iyi bir dünya için çalışmak istiyorum ben. Çocuklarda ve insanlarda harika anılarda yer etmek istiyorum ben.

...

Saat 3'ü 43 geçiyor.

Öncelikle mühendis olmanın bütün inceliklerini öğreneceğim. Bir sürü insanla tanışacağım, fikir danışacağım.

Yüzlerce kitap okuyup, yüzlerce mail yazıp,yüzlerce saat ders çalışacağım.

Yüzlerce saat insanlara konuşacağım, insanlarla konuşacağım.

Binlerce saat insanlar dinleyeceğim.

Yine kendi bildiğimi yapacağım.

...

Mezun olana kadar bir sürü kulübe girip çıkacağım, bir sürü kulüp kuracağım.

Sürekli video çekip YouTube'a koyacağım.

Öğrenci Birliği ve JR. Campaign ile daha çok ilgileneceğim.

Kabul edilip edilmeyeceğimi düşünmeden bir sürü oluşuma, vakıfa, topluluğa, programa başvuracağım.

Yüksek GPA yapacağım.

...

Daha çok bisiklete bineceğim ve daha çok spor yapacağım.

İngilizcemin gelişimini hızlandırıp başka bir dil daha öğrenmeye başlayacağım.

Gitarımı daha sık alacağım elime.

Daha sık yazı yazacağım.

Dünyadaki gelişmeleri daha yakından takip edeceğim.

...

Girişimcilik konusuna her geçen gün daha çok vakit ayırıyorum.

...

Kendi işimi kurmak istiyorum arkadaşlarımla beraber.

...

Yaptığım şeyleri yapmaya devam edeceğim aslında. Kendimi geliştirmeye devam edeceğim.

Evet her şey çok güzel.

Harika güzel her şey.

Daha çok müzik dinleyip daha çok resim yapacağım.

Daha çok koşacağım.

...

Peki ya ben ne okuyacağım?

...

Hayatta her şeyle ilgilenmek istiyorum.

İnsanları mutlu etmek, insanlarla mutlu olmak istiyorum.

Teknoloji zengin-fakir ayırt etmeden herkese rahatlıkla ulaşabilsin istiyorum.

En modern hastaneler ücretsiz olsun istiyorum.

Zenginin daha da zenginleşmesi değil, fakirin daha da fakirleşmesi deli ediyor beni!

...

Sanki bir taraf seçmeye zorlanıyormuşum gibi hissediyorum kendimi:

Zenginler tarafı, zengin olmayanlar tarafı.

...

Bu sene yine ilkokul 3. sınıflara ayırıyorum haftada iki saatimi.

İnanılmaz derecede müthiş çocuklar.

...

Kristal Elma Yaratıcılık Festivali'ne ilkokul-ortaokul çocuklarını götüreceksin aslında!

...

Bütün tekliflere açığım sevgili CEO'lar.

Sizlerden öğreneceklerim var.

Çağırın öğretin.

...
Dünyayı değiştirmek aslında çok kolay ki!

...

Bir sürü hayalim var.

Gerçekleşmeleri imkansıza yakın çoğunun.

İşte bu yüzden beni inanılmaz derecede heyecanlandırıyorlar.

Korkutuyorlar bazen beni.

İşte bu yüzden onlar bir bir gerçekleştirmek istiyorum.

...

Sizlere bazı şeylerden bahsettiğime göre artık bazı işler değişti.

Kocamaaan hayellerim olduğunu kendime saklardım.

Artık kocaman fikirlerim ve hayallerim olduğunu söylüyorum size.

Bu da benim fikirlerimden ve hayallerimden artık sorumlu olduğum anlamına geliyor.

...

Yani yapılacak, hayata geçirecek düşüncelerim var.

Yani benim biraz işim var.

Kaçıyorum o yüzden.

...

Çok güzel şeyler yapacağız.

Çok güzel şeyler olacak.

"Paylaşırsam benden önce başkaları yapar" diye düşündüğüm şeyler var.

Hepsini anlatmak istiyorum.

Ama önce,

biraz ben ilgileneyim onlarla.

Sonra ilk sizle paylaşacağım.

...

Evet ne okuyacağım konusunda sürekli fikrim değişiyor.

Bütün dersleri seviyorum, her şeyle ilgilenmek istiyorum.

Ne olursam olayım en iyisi olacağım.

Çok çalışacağım.

Değerlerim ve değerlilerim hep benimle beraber olacak.

...

Haftaya bir sürü hocayla konuşma maratonuma başlayayım ben en iyisi.

...

Yakın zamanda da şu zamanki CV'mi paylaşayım. Yıllar içerisinde nasıl değişiyor daha rahat gözlemlemiş oluruz.

.......




Şu an 4'ü 12 geçiyor.

Ve şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

En geç, çok daha harika günler yaratırken görüşeceğimizi tahmin ediyorum.

En kocamanından hoşçakalın!

.......


BÖLÜM 1:
...

Şu an gece 3'ü 18 geçiyor. 20 Ekim 2015'teyiz. Sabancı Üniversitesi Tuzla Kampüsü B4 Yurdu 109 numaralı odada sırtımı ılıktan biraz daha serin kalorifere dayamış, altımda minderim, yazıyorum bu satırları.

3'ü 10 geçe yataktaydım ve Forest Gump'ın soundtrack'inin dinleyerek uyuyakalmak üzereydim.

Bir anda "GET UP ATAKAN GET UP!" diye bir ses duyarmışcasına yataktan fırladım.

Şu an 3'ü 24 geçiyor ve hazırım artık bahsetmeye.

...

Sürekli karar değiştiriyorum ne okuyacağıma dair.

Bir sabah mekatronik düşünürken, henüz bir sonraki güne geçmeden bilgisayar okumaya karar veriyorum.

Uyandığımda endüstri istiyorken buluyorum kendimi. Ama neyse ki o da yerini birkaç saat içerisinde elektroniğe bırakıyor.

...

İçimi rahatlatmak için başlamıştım yazı yazmaya lisedeyken. Özellikle defterime yazdığım binlerce satır ve yüzlerce sayfa yazı, içimi tedirgin eden konularda en yakın arkadaşlarımdan biri oldu.

İçimde ilk defa insanlarla paylaşma isteği hissediyorum içimi rahatlatacak olan yazımı.

...

Hadi başlayalım!






Sunday, September 20, 2015

Müthiş Nedir ve Kime Denir?

Selam güzel ve tabii ki müthiş insanlar!

Hızlı hızlı hızlı, vaktimiz çok az! Hemen anlatmam gerek!
Babam okulumda müdür yardımcısı olduğu için anasınıfına iki sene gittim. Tabii sebebi sadece babamın müdür yardımcısı olması değildi, annem daha rahat etsinmişti yeni doğan kardeşimleydi. 
Daha 4 yaşında bile olmadan minik Ati babasıyla düşünce anasınıfı yollarına, aslında anlatabilmek için "iki sene anasınıfına gittim" cümlesinden çok daha fazlasına ihtiyaç duyulacak hikayeler ortaya çıkageldi çıkayazdı çıktı. 
İlk sene çok güzeldi. Henüz 5 yaşıma basmamışım yani zaten o yaşta herhangi bir şeyler ne kadar kötü olabilir ki? Aşık olduğum kız, canım arkadaşlarım, sınıfta kutlanan doğum günüm ve tenefüslerde üst sınıftaki güzel kızlar tarafından ellerinden tutulup sürekli gezdirilmek istenen çocuk olmak harika bir şeylerdi. Hayatım inanılmaz bir mükemmellikte ilerliyordu. Hatta sanırım hayat amaçlarıma daha 4 yaşımdayken ulaşmıştım, çok mutluydum ve ötesi yoktu!

....

İlk sene bitti ve ötesi olduğunu yavaş yavaş öğrenmeye başladığım zamanlar yaklaşmaya başladı. Ben tabii ki önceden biliyordum anasınıfa devam edeceğimi, bunda kesinlikle bir sorun yoktu.
Başka bir sorunum vardı.
Artık beş yaşıma geliyordum.
Ve Oğullar ve Rencide Ruhlar’da bahsedilen “5 yaşından sonra insan çürümeye başlaaar!!!” dönemi bende de başlamak üzereydi! İlk felaket çanlarını duymam çok da gecikmedi!

...

Ben anasınıfına devam edeceğimi az önce söylediğim gibi biliyordum.
Fakat sahip olduğum bu bilgi konusunda ufak bir ayrıntı eksikti bende.
“Aşık olduğum kız ve canım arkadaşlarım da benimle beraber ikinci sene de anasınıfında olacaklar değil mi?” diye sorma ihtiyacı bile duymamıştım ve ikinci sene anasınıfımın ilk günkü dersi "Sorulması gereken soruların bazen sorulma ihtiyacı duyulmadan sorulması gerektiğini anlamak"tı benim için. 
Yıllar yıllar sonra sınıfa girmeden önce yere düşmüş olan bisküvilerimi masama koyup dışarı çıkıp geri döndüğümde onları yerinde görmeyince sıra arkadaşım Emre’ye ”Bisküviler yere düşmüşlerdi ama kimse ‘onlar yere düştü mü?’ diye sormadıkları için benim de herhangi bir uyarı yapmama gerek kalmadı” diyecektim. Sanırım hayatla olan 10 senelik gecikmeli rövanşımın sonucuydu bu minik şaka (evet çocuktum ve eğer çocuksanız bu şaka sayılır, diğer her şey gibi).

...

Müthiş iki sene geçirdim anasınıfında. 
Biraz daha açmam gerekirse: ilk sene yaptığım her şeyin aynısını ikinci sene de yaptım! Ama tabii ki arada farklı şeyler olmuyor değildi, mesela bu seferki anasınıfına gitmemde bir günün Yıldız öğretmenimin yanına gidip UHU istiyordum ve o da veriyordu ve ben de ısırıyordum sonra da ağlıyordum çok acı diye (evet bunu yıllar önce böyle anlatmıştım annemlere ama ben gizli gizli yapmış da olabilirim ama ben istedim ve o verdi diye hatırlıyorum, önemli olan nasıl hatırladığım). A tabi ki sadece farklı olan bu değildi ki; mesela oyun hamuru yemeyi öğrenmiştim sonracığıma daha yırtık kot modası gelmeden pantolonumda makasla delikler açmayı öğrenmiştim. 
İlk sene anasıfındayken Ertem dedemle satranç oynuyordum, ikinci sene anasınıfındayken ise bir haftasonu kardeşimle anasınıfında yalnız başıma kalıyor ve babam bizi yalnız bıraktığında oyuncakların üstüne işiyordum kardeşimle beraber (babam çay bardağı ile temizledi çişleri diye hatırlıyorum ama bu temizleme bilgisi de azıcık sallamasyon gibi dursa da dediğim gibi hatırladığım şey önemli). Kısacası normal şartlar altında, normal sınıflarda her geçen sene bir çocuğun yaptıklarının mantıksal açıklanma yüzdesi artarken; anasınıfında geçen her sene bu mantıksal açıklanma yüzdeleri azalıyor. Ama iki sene anasınıfı, çocuğunuza hayatı boyunca onunla beraber olacak bir SABIR bilinci de kazandırmıyor değil (boyadığımız bilgisayar çıktısı olan resimler bile geçen sene boyadıklarımın aynısıydı abi cidden şu anki sabır kabiliyetimi o seneye borçluyum demek).

...

Müthiş iki sene geçirdiğimi düşünmemin sebebi tabii ki uyku saatlerinde tüm zeki arkadaşlarım uyurken benim asla uyumayıp yorganın altından sınıfta olan bitenleri gözlüyor olmam veya tüm zeki arkadaşlarımın pijamalarını sabah okula gelirken pantolonlarının altlarından giyip paçalarını da çoraplarının içine sokmaları ve ben de öyle yapıcam diye annemle kavga etmem değildi (evet annem en sonunda izin vermişti bunu yapmama ama bu sefer de bana hiç de elit gelmediği için giymeyi reddetmiştim (Ah elitlikmiş ehehehe kerata deyip geçmeyin, elit gelmediği için sebze yemiyor olmam da aynı dönemde yoğunlaşmıştı).). “Yeni arkadaşlar, yeni insanlar”dı kesinlikle müthiş diye düşünme sebebim.

...

Yıllar sonra Faruk Demirbağ’dan mezun olurken “Burada 10 müthiş sene geçirdim” diye düşündüğümde yine arkadaşlarımı, öğretmenlerimi, yanımda olan herkesi düşünecektim. Yıllaaar yıllar sonrasında da Köy Hizmetleri’deyken günlük tutarken “Atakan bir gün herhangi bir sebepten dolayı yüzün asılır mutsuz olursan hatırla ki gelmiş geçmiş en 
müthiş lise hayatını yaşadın” yazarken de, aynı liseden mezun olurken yaptığım konuşmada da her zaman hep hep hep düşündüğüm şey aynıydı:
Müthiş insanlar var çevremde!

...

Eğer herhangi bir dönem, herhangi bir zaman, yapılan herhangi bir şey müthiş ise kesinlikle ve kesinlikle olay dahilinde bulunan insanlar müthiş oldukları için müthiştir.
Ailem, arkadaşlarım, öğretmenlerim, anasınıfım, ilköğretimim, lisem, dersanem...
Ve şimdiyse,
Üniversitem!
Müthiş bir üniversite hayatı yaşıyorum.
Tabii ki etrafımdaki müthiş insanlar sayesinde.
Birbirinden müthiş insanlar!
Her sabah çöp kutumdaki poşeti alan abladan, her karşılaştığımda sohbet ettiğimiz rektöre kadar.

...

Hayatım boyunca müthiş öğretmenlere denk geldim. Şu anda bulunduğum noktanın yüzde ellisini aileme, yüzde ellisini kendime borçluysam yüzde ellisini de onlara borçluyum (başarımı yüzde yüzelli olarak görüyorum deeeermişim, şaka şaka sadece matematiğe aşık olmamı sağlayan öğretmenlerime selam göndermek istedim). Şimdiye dek böyle öğretmenlere denk gelmişim, ne güzel mutluyum ne güzel mesudum canım öğretmenlerimle derkeeeen üniversitede de müthiş akademisyenlerle tanıştım!
Müthiş akademisyenler, müthiş arkadaşlar, müthiş insanlar insanlar derken bir de üstüne müthiş yeni girişliler geldi ehehehe tanından yenmez oldu canım okulum!

...

Neden yazdığımı unuttum.
Bundan sonra sık sık yazmaya başlayacağım demek için yazdım sanırım bu yazıyı.
Çünkü yazmadıkça çok konu birikiyor ve bir kere oturunca da bilgisayar başına hangi birini yazacağımı bilemeden bir bakmışım güle güle diyorum.

...

Evet bundan sonra sık sık yazacağım. Yaptıklarımı, düşündüklerimi, yaşadıklarımı daha sık ve daha ayrıntılı paylaşacağım.
Minik bir merhaba ve kocaman bir teşekkür sayılsın bu yazım,
Yaşamımda irili ufaklı, kocamanlı minicikli yer almış ve bana müthiş bir hayatım var dedirten müthiş insanlara!

...

Bu arada 10 günde 20 binden fazla tıklanan (evet yeni rekorumdur kendisi) canım yazıma henüz göz atmadıysanız linkini şöyle yavaşça bırakayım şuraya:
http://myweb.sabanciuniv.edu/suchas/2015/07/01/sabancili-olmak/

Diğer blog adresimin de ahmetatakandemir.blogcu.com olduğunu hatırlatayım.

...

Bu sayfalarda daha sık, daha bol, daha çok görüşmek dileğiyle,
En kocamanından güle güle!

...

20 Eylül gecesiydi ve mekatronik 2.sınıftaydın ve Pendik Sahil'de salondaki masadaydın (bu not kendime)
Atakan (evet bildiniz! ben yazdım yazıyı)



...
Dipnot: Müthiş kelimesi, tanımaktan ve birlikte vakit geçirmekten zevk duyulan kişiler için kullanılan bir sıfattır ve harika olma derecelerinden en yüksek mertebeye sahip olandır.