Monday, January 4, 2016

Hani 2015 Hakkında Yazacaktık?






Merhaba güzel insanlar!


Ben geldim yine sevgili ekranlarınıza.

Hoşgeldim, siz de hoşgeldiniz. Çok seviyorum sizinle burada buluşmayı.

Yazı yazmanın en sevdiğim yanı özellikle pek sık konuşamadığım ama çok sevdiğim insanlara yaptıklarımı anlatmak, sonrasında da yaptıklarım konusunda fikir alışverişi yapabilmek.

Bugün bahsetmek istediğim birkaç şey var bakalım hayata dair neler neler olmuş...

..
...
..

Ben yazıyı yazarken şunu dinledim. Size de bırakayım belki okurken dinlersiniz. Uzun zamandır Glee ile karşılaşmıyordum, özlemişim:




..
...
..
Aslında Fun'ın söylediğini dinledim ama YouTube'dan bunu iliştirmek istedim buraya. Bu arada yazıyı 5 saatte yazdım ama şarkı çok kısa yani şarkıyı dinlerken çok minik bir kısmı yazabildim ancak.
..
...
..

10'lu yaşları geride bıraktım!
Artık 20'li yaşlardayım.
Bu benim için oldukça heyecan verici :D

Çünkü insan 10'lu yaşlarında hareketlerin çok büyük bir kısmında bilinçli olmuyor.
Yoksa oluyor mu?
Bilinçli oluyor sanırım evet vazgeçtim.
Ama yeterince bilgili olamama durumu olduğu için bazı konularda ne kadar bilinçli olsa da aslında insan sonradan dönüp baktığında bilinçsizmiş gibi görüyor kendini.
Hayır aslında görmüyor öyle.
"Çocuk o daha" sözü beni demek ki ne kadar etkilemiş ki, 10'lu yaşlarıma ısrarla çaylaklık olarak bakmaya çalışıyorum. Neyse ki bir türlü bakamadım.
O zaman bakmam ben de :D

..
...
..

Alper Canıgüz'ün çok sevgili kitabındaki çok sevgili çocuk karakterimiz, hikayesini anlatmaya şu şekilde başlar:
"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum."


Beş yaşındaki Alper Kamu ağzından yazılmış çok güzel bir kitaptır, okunulasıdır.
                                
 Evet şimdi Alper'e katılmıyorum ben. Pekala katılmıyorsam, buradan nasıl bir yere bağlamam gerekiyor?
Beş yaşından sonra çürüme başlar mı sizce?
Başlamaz bence.
Bence çürüme 500'ünden sonra başlar.
Meyveler çürür.
Meyveler çürümesin
Sebzeler de çürür.
Sebzeler çürüyebilir ben kullanmıyorum.
Tabii ki bencil değilim. Sadece bir hipotezim var:
Bence insan ömrünün kısa olmasının sebebi sebze, yeşillik tüketiyor olması!
Bu konuda yaklaşık 17 senedir bir deney yapıyorum ve sebze-yeşillik tüketmiyorum.
Tamam domastes de mi tüketmiyorsun diye soruyorsanız, domates tüketiyorum :D
Bakalım belki de uzun ömrün sırrı sebze tüketmemektir, bunu göreceğiz.
Şimdilik sebze, soğan, sarımsak, çiğ kötfe, maydanoz gibi şeyler tüketmiyorum. En sevdiğim yemek annem yaprak sarması olsa bile onun içine de soğan koydurmuyorum (evet belki de vardır ama ben hissetmiyorum en azından ;) ).
Benim gibi olan tanıdığınız, eş-dost varsa lütfen haberdar edin beni, bir grup kurup sebzelere savaş açmayı düşünüyorum çünkü.
Şaka şaka.
Sebzeleri severim.
Ama pişmiş hallerini asla yemiyorum.
Pişmemiş hallerini de yemiyorum.
Ama pişmemiş halleri daha fresh gözüküyor en azından.

..
...
..

Gördünüz mü ne kadar güzel bağladım.
..
...
..

Benim için hayattaki en güzel şey 20'li yaşlarda olmak şu an için.
Özgürlüğün en dorukta olduğu yıllar sanırım.
Şu an sömestr tatilinde olmanın da verdiği rahatlığı hesaba katarsak, resmen ve fiilen hiçbir sorumluluğum bulunmamakta.
Kendi isteklerim doğrultusunda yapmam gereken şeyler var sadece o kadar. Onları da zevk aldığım için güzelce yaptığım için her şey çok güzel.
Aslında hayatım boyunca böyle oldu bu.
Zorla hiçbir şey yapmadım.
Ama şimdi kendimi daha özgür hissediyorum.
Hmm.
Ödev filan kalmadığı içindir belki de :D

..
...
..

Bu dönem ilk add-drop döneminde altı ders aldım: Devreler, Sinyal, Batı Sanatı Büyük Eserleri, iki matematik, ve de İleri Düzey Programlama dersleri aldım.
İki hafta sonra ikinci add-drop'ta programlamayı bıraktım ve endüstri mühendisliğine giriş dersi aldım onun yerine.
Mekatronik, elektronik, bilgisayar, endüstri; ne okusam diye düşünürkeeeen Sanat yandalı yapmaya karar verdim bu dönemki sanat dersimden etkilenerek, nam-ı diğer Sanat Kuramı ve Eleştirisi.
Dönem boyunca binlerce karar değişikliği, kafa karışıklığı, delirmeler, kahkahalar derken en sonunda Endüstri dersini gittim bıraktım ve ben dedim Mekatronik ile Bilgisayar çift anadal yapacağım, bir de tabii ki Sanat yandalı.
Bursum bir sene daha uzuyor.
Yani hazırlıkla beraber toplam 6 sene üniversitede kalmış olacağım...
Yüksek lisansı, doktorası hariç...

..
...
..

Bu sene yurt danışmanlığı ve mentorluk yapmaya başladım. Yeni girişli olan 20'den fazla öğrencinin mentoru oldum, canım mentee'lerimle sürekli iletişim halinde kalmaya çalıştım. Yurt danışmanı olarak da dönem boyunca iki etkinlik yapabildik -ki ikinci dönem hedefimiz 10 olsun- bu etkinliklerde iki tane Nijerya'lı arkadaşla tanıştım, bu sene Sabancı'ya gelmiş olan. Gülen okullarından gelmişler ve onlarla konuştukça gelmiş oldukları okulun kendilerine ve arkadaşlarına olan katkılarını öğrendikçe şaşırdım, bu konuya ne kadar uzak olduğumu fark ettim.

..
...
..

Sabancı'nın kolay bir okul olmadığını gördüm bu dönem.
Devreler dersinize zamanında NASA'da çalışmış Meriç hoca giriyorsa mesela dersi Roket Bilimi'yle karşılaştırdığı için kolaylık-zorluk dengesi çok da sağlanamıyor diyebilirim :D
Aslında kendisine sorsanız mühendisliğin kesinlikle zor olmadığını, sadece çok sıkı çalışmak gerektiğini söyler. Yoksa kolaydır mühendislik onun için...
(Meriç hoca zamanında ODTÜ Elektrik-Elektroniği birinci olarak bitiriyor, sakalını kesmedi diye mezuniyet konuşması yaptırmıyorlar. Bu konuyu onunla konuşmayı çok severim, ayrıca yıllar yıllar önce yapılan SU Şenlik'te, hocalar-öğrenciler arasında bir futbol müsabakası gerçekleşir ve Sakıp Sabancı da hakem olur. O maç kaleci olan Meriç hocaya, maçtan önce teker teker herkesle tokalaşan Sakıp Sabancı ona sarılmıştır ve "Sakıp ağa bana sarıldı yaa :D" şeklinde gülerek anlatır Meriç hoca. Bu muhabbeti de oldukça zevklidir.

Dönemin son dersinde laboratuvarda Tesla deneyi yaptık. Videonun 2:08, 5:10 ve 7:10'unda şimşekleri görebilirsiniz:


Devreler, tipik bir elektronik mühendisliği dersi. Mekatronik için de zorunlu bir ders. İkinci dönem de Devreler 2 dersi var. Yaşar hoca veriyor dersi. Devreler 2 dersi, ikinci dönem alacağım başka derslerle çakıştığından alamıyorum. Daha önce de başka derslerde çakışma olduğu için Cem hocaya mail atmıştım, düzeltilmişti ve düzeltilmesi acaaaayip hoşuma gitmişti. Bu sefer de Yaşar hocaya mail attım. 9-10 tane mail trafiğinin ardından eve dönmeden bir gün önce uğradım Yaşar hocanın odasına ve "Merhaba hocam, mail atmıştım şu şu çakışan derslerle ilgiliiii" dedim ki "Aaaa Atakan merhaba, demek o mega zeka sensin!" dedi. İkinci dönem almak istediğim 6 dersten 3'ünü aynı anda almak isteyen iki-üç senede bir iki öğrenci oluyormuş. "Sağolun hocam" dedim, "görevimiz!!"

..
...
..

Önceki dönem 3.91 gelen ortalamama ve bu ortalamayla da fakültede 3. olmama güvenerek sanırım bu dönem -sınavdan önceki saatleri saymazsak- yeterince kasmadığımı hissediyorum. Hissetmek dışında, samimi olalım ki kasmadım.

Yarın belli olacak bu dönemki ortalamalar bakalım ne gelecek tam olarak emin değilim ama 4.00 ortalama yapmak ikinci döneme kaldı gibi duruyor.

..
...
..

Bu dönem çok fazla sabahladım.
45 dakikalık uykularla girdiğim oldu sınavlara.
Bunda bu dönem de pek elde tutulur şeyler yapmamış olmamızın payı var sanırım. Çünkü derse gidip, 100 dakika boyunca başka hiçbir şey yapmadan -arada tabi ki +10 dakika ara var- duruyor olmak insanın kimi zaman uykusunu getiriyor, kimi zaman da can sıkıntısına sokuyor. Evet matematiği seviyorum ama bir sürü bir sürü, üst üste gelen formüller insanı çok kolayca tatlı tatlı hayaller dünyasına götürüyor.
İkinci dönem Mekanik, Sistem Modellemesi, Modern Sanat, Matematik, İleri Programlama almayı planlıyorum. Devreler 2 dersi çakıştığı ve bu çakışmaya henüz bir çözüm bulunamadığı için -ki bence bulunur- sonraki dönemlere bırakmaya karar verdim.

..
...
..

Sabancı'da Oryantasyon Staj Programı var, 1-2. sınıflar için sömestrda iki haftalık staj ayarlıyor kariyer ofisi.
Geçen sene AvivaSA'da yapmıştım ve harika geçmişti. Bireysel Emeklilik gibi bir sektörde çalışmak istemediğime karar verdim :D
Yani daha doğrusu sektörden ziyade ortam çok kasvetli geldi bana, bu nedenle hayatımın başka hiçbir bölümünü orada geçirmek istemem. Daha çok teknoloji, daha çok inovasyon, daha çok FARKLI şeyler istiyorum.

Bu sene mekatronik ile ilgilenmek istediğim için seçeneklerim şunlardı:

Tesa
Bma Teknoloji
Arçelik
Parsan
Anadolu Isuzu
Maltepe Uni. Girişimcilik Merkezi

AvivaSA Ümraniye'de bulunuyordu ve yol beni inanılmaz yoruyordu. Bu nedenle bu sefer önceliğimi yola vermişim gibi oldu ve PARSAN'ı seçtim (evime 10 dakika mesafede). Kendisi demir döğme-döküm-aks yapan fabrikaları olan bir şirket. Savunma, otomotiv, demiryolu, havacılık sanayii ürünleri üreten; adını henüz sizin gibi yeni duyduğum şirketi de diğer şirketler gibi araştırırken oldukça büyük olduğunu ve ürünlerinin büyük bir kısmını ihraç ettiğini öğrendim. Hayatım boyunca belki de asla bulunmayacağım -AvivaSA'da olduğu gibi- ortamlardan biri gibi geldi. İlginç bir deneyim olacak diyerek burayı seçtim.

Normalde iş seçerken "Nerede?" sorusu, sorduğum son sorulardan biridir. Yani yoksa iş Amerika'da olsa, giderim. Çok severim.

..
...
..

Yılbaşına karla girdiğimiz için çoooooook mutlu oldum.
Çok severim kendisini.
Hele yılbaşında,
Bir başka...

..
...
..

Boza çok güzel şey.
Leblebinizi, tarçınınızı alın; güzel güzel için.
Bir yandan da Kafamda Bir Tuhaflık'ı okuyun Orhan Pamuk'tan.
Yolda yürürken karşılaştığım insanlara bakış açımı değiştiren bir kitap olmuştu kendisi. İlk -hatırlıyor olduğum- bozamı da Orhan Pamuk okula söyleşiye geldiğinde gerçekleşen kokteylde içmiştim ama o zamanlar henüz ilk okuduğum kitap Benim Adım Kırmızı'ydı. Hayatım boyunca ilk defa bir kitabı tekrar tekrar okumam gerektiğini düşündüm sanırım.

..
...
..

Can Dündar'ın Lüsyen'i de harika bir kitap henüz okumadıysanız.
Şu sıralar Cinselliğin Şafağı isimli bir kitap okuyorum, master ve doktora yapmış olan iki kişinin makale niteliğinde yazmış oldukları bir kitap. Mutluluğa ve binlerce yıldır süregelen cinsel yaşama çok farklı açılardan bakıyor.

..
...
..

Bir Günde MBA kitabını da bitiririm diye tahmine diyorum bu sömestr. Ayrıca Özgür Proje isimli bir projemiz var Sabancı'da. Mutluluk üzerine bir araştırma yapıyorum bu proje çapında. Mutluluğu sorguluyorum insan hayatındaki. Yeri gelir bir gün sizle de konuşuruz bu konuyu.

..
...
..

Bir gün bana şöyle bir kargo geldi:

En üstte yazan "Cleva" bizim nanoteknolojideki hocamız. Zarfın başlığında evet İÇ DOLAŞIM ZARFI yazıyor ama yetmez ki! İnanılmaz heyecanlandım ve merak ettim içinde ne olduğunu. İlk düşündüğüm şey şu ki: 2012'de Cleva hoca bir tez yazmış, birine yollamış sonra ulaşamamış vs. başkalarına gitmiş sürekli tez ve en sonunda da karışıklık olmuş ve bana gelmiş. "Yaaaa" dedim "kesin benim adımı yazdılar doktora tezinin altına ve artık tezim oldu, yaşasıııın" diyorum ben, mutluluktan ölmek üzereyim :D

 Zarfın arkasında bir de şöyle ilginç bir şey var:




"Vay anasını" dedim "bak normal bir şekilde zarfa koymamışlar da bu kesin tez yaaa, harika!" diyorum ben, çıldırdım!
..
...
..

Sonra ise içinden çok sevdiğim iki kıymetli insanın imzasını taşıyan şu belge çıktı:


"
Sevgili Ahmet Atakan,

37. İstanbul Maratonu'na Sabancı Üniversitesi Burs Fonu yararına katıldığın için teşekkür ederiz. Burs Fonuna 2.660 TL maddi destek sağlanmasına ve SU Burs Fonu için fark ve farkındalık yaratılmasına katkıda bulundun.

Bu kaynak ile başarılı ancak maddi imkanları kısıtlı 8 öğrencimizin bir aylık nakit ihtiyaç bursu karşılanacak, artan miktar ise başka bir öğrencimizin bursuna destek olacak.

Birlikte daha nice etkinliklerde beraber olabilmeyiz diliyoruz.

Saygılarımızla,

Prof. Dr. A. Nihat Berker          Haluk Bal
Rektör                                       Genel Sekreter
"

..
...
..

Geçtiğimiz ay İstanbul Marotunu'na katılmıştık ve burs fonu için koşmuştuk. Onunla ilgili gelmiş meğer bu belge :D
Çok güzel heyecanlandırdı yine de, bir ara doktora tezimi yazmışım da sonucu gelmiş gibi hissetmedim değil.
Ama içinden çıkan bu belge de beni oldukça mutlu etti. Bir amaç için koşmak çok güzeldi.
Aslında koşmadık, yürüyelim bu seferlik dedik ve 8 km'lik halk yürüyüşüne katıldık.
Oldukça keyifliydi.
Boğaziçi Köprüsünü yürüyerek geçmek harika bir şey!

Ayrıca çok güzel insanlarla tanıştım maratonda!


..
...
..

Bu dönemki radyo programımın ismi ati show'du. Önceki dönem Teleskop'tu, bu sefer de ati show olsun dedim. 10 sene boyunca Amerika'da yaşamış olan ve Azerbaycan'dan gelen Rasul'le bir kere program yaptık. Çok güzel düşünen birisi, umarım ikinci dönem daha sık yaparız.
Afişi yapan Makif'e teşekkürler!



..
...
..

Canım oda arkadaşım Tolga gidiyor. Nereye gidiyor? Erasmus'a gidiyor.
Normalde lafı uzatmadan Slovakya'ya gidiyor diyecektim ama sonra IAAAA Slovenya mıydı yoksa diye düşündüm. Sonra araştırdım ve birçok insanın karıştırdığını fark ettim bu iki ülkeyi. Buyrun burada da kanıtı: http://www.haber7.com/dunya/haber/111895-slovakya-mi-slovenya-mi
Tolgacığım Slov...'ya gidiyor olsun, Makifcim gelecek onun yerine. Birçok afişimizi borçlu olduğum Makif'le bakalım neler neler yapacağız yeni dönemde.

..
...
..

Yaratıcılık Kulübü gibi bir şeyler düşünüyoruz. Google'da yöneticilik yapan bir deha ile güzel şeyler yapacağımızı umuyorum, ikinci dönem bahsedeceğim uzun uzun.

..
...
..

SUFIRST için büyük bir organizasyon komitesi oluşturacağız.
Bu bahsettiğim iki şey ve dersler ile ilgilenmeyi planlıyorum ikinci dönem.

..
...
..

Hangi ülkeye gitsem karar verme sürecindeyim şu sıralar: Amerika'ya, Singapur'a, Hong Kong'a exchange'e mi yoksa Avrupa'ya Erasmus'a mı gitsem düşünüyorum bakalım.

..
...
..

Hala okumaktan sıkılmadıysanız, tatlı bir anımı anlatayım:
Yemekhaneden çıktım. Ayakkabımı bağlamak için kenara gittim ve o sırada Begüm'ü gördüm. Aramızda geçen diyalog:
+"Aaa Begüm merhaba!"
-"Merhaba Atakan."
+"Nasılsın, iyi misin? Az önce tam böyle Begüm Beren diye senin adını görmüştüm Whatsapp'ta mesaj atacaktım, sonra derse dalmışım"
-"A benim soyadım Beren değil ki. Arslan benim soyadım"
+"Aaa nasıl değil ya Beren olmalı :D"
-"Hayır zaten adım da Begüm değil."
+"Aa sen kimsin o zaman? Tanışıyoruz biz di mi yani biliyorum tanıştığımızı? :D"
-"Ezgi ben, evet tanışıyoruz şurada şöyle şöyle tanışmıştık"
+"Evveeet hatırladım ya çok özür dilerim, tekrar memnun oldum Ezgi ya ne kadar da çok Begüm'e benziyorsun :D"

Sonra da Begüm'ün fotoğrafını gösterdim ve ne kadar çok benzediklerini o da kabul etti :D
Adımda Begüm değil demesi süperdi :D

..
...
..

Tortelini makarna en çok sevdiğim makarna.
Mutlaka alın yapın, yiyin, sevin.
Kardeşim yaptı, ellerine sağlık!
Bu arada sonunda beni kıramayıp blog açtı, daha çok yazı okumak istiyoruuuuum diyorsanız buyrun: http://hodbeyy.blogspot.com.tr/

..
...
..

Vegan olurum belki???

..
...
..

Anlatmak istediğim daha bir sürü bir sürü şey var.
Dersanemi ve lisemi çok özledim.

..
...
..

Şimdilik kaçıyorum.
Çok kısa zamanda tekrar bu ekranda görüşmek üzere diyorum!
Çok güzel bir 2016 dilerim; şimdiye dek geçirdiğiniz en mükemmel, ve bundan sonraki hayatınızda geçireceğiniz en kötü yılınız olur umarım (endüstri mühendisliği dersinden öğrendiğime göre maksimum fayda bu şekilde oluyor yani güzel bir şey söyledim, o yüzden kafalar rahat ;) )

..
...
..

Büyük Jedi Üstadı'nın da dediği gibi:
Haydin Allah'a emanet!
Sevgiler

..
...
..
04.01.2016
19:59
Ev (evde olmak güzel şey)
Bizim Oda (dart aldık dün. eskisi eski evde kalmış. dart şampiyonaları çok zevkli)
Lacivert L koltuğun sol tarafı (L ne güzel bir harf yahu!)
Bacak bacak üstüne (çok severim)
..
Bütün teletabizlere selam olsun.

No comments:

Post a Comment